İslamın Öncülleri — Din Kavramı

CKM 2018-19 / Aziz Yardımlı


 
 

İslamın Öncülleri — Din Kavramı





  Din Kavramı
  LOGOS (İDEA, US) DOĞA TİN
  FİZİK-ÖNCESİ FİZİK FİZİK-ÖTESİ ya da DOĞA-ÜSTÜ

US, DOĞA, TİN

Ἐν ἀρχῇ ἦν ὁ Λόγος, καὶ ὁ Λόγος ἦν πρὸς τὸν Θεόν, καὶ Θεὸς ἦν ὁ Λόγος.

Başlangıçta Logos vardı, Logos Tanrı ile idi, ve Tanrı idi Logos.

Doğa homo sapienste ereğine erişir. Dinsel bilinç bir Tanrı yaratısı olarak Doğayı Tanrının Oğlu olarak İsa tasarımında temsil eder. Oğul doğal homo sapiens olarak Tanrının başkası, onun olumsuzudur ve ancak kendinde Tanrıdır, onunla bir ve aynı tözdür (homoousias).

Homo sapiens doğanın ereği olarak bütün bir doğayı kendinde kapsar ve onun ereği ve özetidir.

Tanrının ve Oğulun Birliği Kutsal Tindir.

Tin asıl doğa-üstüdür, çünkü kendinde doğa olmasına, doğadan gelmesine karşın doğadan daha çoğudur — duyu, duygu ve düşünce.

Logos ve Doğa Tinin öncülleridir, Tin ikisini de kapsar ve ikisinin de soyutluğunu ortadan kaldırır.

Dinsel bilinçte ilk moment Tanrıdır — Bir olarak, Sınırsız ya da Sonsuz olarak, salt Olumlu olarak.

Bir çokluğu, başkasını, olumsuzunu dışlar, ve Birden başka birşeyin varlığı Biri olumsuzlayacak ve çok yapacaktır.

Salt Birin olması başka hiçbirşeyin olmaması demektir ki, bu saltık Bir ya da saltık Varlık saltık soyutlamadır. Saltık olmak ilişkisiz olmaktır. Ama ilişkisizliğin kendisi ilişkinin ya da göreliliğin olumsuzlanmasını imler. Saltık kendinde görelidir, Sonsuz Sonluyu da kapsar.

Bu ilk kıpı mantıksal olarak dolaysız kıpıdır ve soyutlanmışlığı ya da yalıtılmışlığı dolaylı olduğunu, ancak kendi olumsuzundan ya da karşıtından ayrılma koşulu altında dolaysız olduğunu imler.

Dolaysız moment kendinde dolaylıdır, ayrım kapsar ve karşıtına geçer.

Ayrım kıpısı sonluluk kıpısıdır.

İlk olarak Sonlu Sonsuz ile birdir çünkü onun kendi başkası olarak ona özünlüdür. Sonsuz ya da sınırsızlık ya da ilişkisizlik ya da dolaysızlık salt soyutlama ile olanaklıdır.

Dinsel bilinçte Tanrı kendi başkası olarak Oğulu yaratır ve böylece Sonsuzluğunu, arı Olumlu karakterini yitirir, kendi olumsuzu tarafından sınırlanır. Ama İznik Konseyi (İS 325) Oğulun Baba ile bir ve aynı töz olduğunu doğrular. Tanrı Oğulda salt kendisi tarafından sınırlanmaktadır, ve bu sınır böylece sınır olmayan bir sınırdır.

Kavramsal olarak, burada birlik değil ama karşıtlık vardır. Ama bu karşıtlık bir ve aynı olanların karşıtlığı olarak birliktir.

Karşıtlık mantıksal olarak kendini ortadan kaldırır, çünkü karşıt olmak karşıtını ortadan kaldırmak demektir. Bundan böyle karşıtlık değil, ortadan kalkmış karşıtlık vardır ve bu ise gerçek, somut Birliktir. .

Kendi başkası tarafından sınılanmak ya da karşıtında kendini bulmak gerçek Sonsuzdur, çünkü Sonsuz Sonun olumsuzlamasıdır, Son olmamak değil.

Karşıtların Birliği birinci ve ikinci momentlerden ayrı olarak yeni bir terim, üçüncü terimdir.

Tasarımsal dinsel bilinç tüm varlığı kapsayan Üçlülük kavramında "insanlık" için bir yer bulamaz, ve bu momenti bir "kuş" olarak, "yel" ya da "soluk" olarak betimlemeye çalışır (Britannica, Wikipedia).

The term Holy Spirit appears at least 90 times in the New Testament. ... The participation of the Holy Spirit in the Trinity is suggested in Jesus' final post-Resurrection instruction to his disciples at the end of the Gospel of Matthew (28:19): "Go ye therefore, and make disciples of all the nations, baptizing them into the name of the Father and of the Son and of the Holy Spirit". (W)


Tin üçlünün bir bileşeni olarak Tanrı ya da tanrısal kişi olduğu için "kutsal"dır. Kutsal Tin kendinde bütün bir insanlıktır çünkü insan doğası özsel olarak gerçekliği bilme ve ona inanma yeteneğindedir.


  • Homo sapiens bir veridir.
    Dinsel bilinç insanın ortaya çıkışını yaratılış mitleri ile açıklar. Bilim bu türeyişi tanıtlamalıdır.
  • Din gerçeklik inancıdır. Felsefe gerçekliğin bilgisidir.
  • Dinin özü inançtır ve inanç özel bir ‘kutsal insanlar’ kastına gereksinmez: Tüm inananlar rahiptir.
  • İnanç bilgide pekinlik duygusudur ve kuşku duygusunu, sorgulama edimini bastırır.
  • Tanrı Usun duygu ve tasarımdaki imgesidir.
  • Din Kavramı, özgürlük açısından, insanın sonlu kültürel yaşam biçimlerini geride bırakarak hak, ahlak ve etik idealine doğru tam gelişim özlemine anlatım verir (ve bunda Platonik idealara öykünür).
  • Din Kavramı estetik duyarlık, evrensel insanlık duygusu ve nesnel düşünce açısından da ideale yöneliktir (benzer olarak).
  • Dinsel idealler yalnızca tinsel olmada ‘doğa-üstü’dür.
  • Gerçeklik tindir ve gerçekliğin bilgisi tindedir.
  • İnsanlık ancak gerçeklik inancında evrensel ‘Bir’ olabilir, eş deyişle boşinançlara dayalı kültürel parçalanmışlıklardan özgürleşerek bütününde şiddetten özgür ussal bir varoluş kazanabilir.
  • Evrensel gerçekliğin yokluğunda, kültürel-çoğulculuk — yalnızca ortadan kalkmayı hak eden değersiz etnik ve mezhepsel kültürlerin bir çokluğu — insanlığın bir şiddet varoluşunu sürdürmekte olduğunu anlatır.

 

  • Schleiermacher dini das schlechthinnige Abhängigkeitsgefühl olarak, “saltık bağımlılık-duygusu” olarak tanımladı. Bu insanı köleleştirip küçük düşüren kof bir tasarımdır.
  • Hegel dini “sonlu tin yoluyla kendinin bilinincini kazanan Tanrısal Tin” olarak gördü. Bu formül insanın gerçek, sonsuz değerini doğrular.
  • Postmodern dinsel-türlülük tablosu ineğe, maymuna vb. tapan kültürü Tanrıya inanan kültür ile eşitler.
  • Bir Hıristiyan olan Darwin’e göre, “There is no fundamental difference between man and the higher mammals in their mental faculties.”
     

    Charles Darwin, The Descent of Man

    “There is no fundamental difference between manand the higher mammals in their mental faculties. ... the tendency in [humans] to imagine that natural objects and agencies are animated by spiritual or living essences, is perhaps illustrated by ... my dog [which] was lying on the lawn during a hot and still day; but at a little distance a slight breeze occasionally moved an open parasol ... every time that the parasol slightly moved, the dog growled fiercely and barked. He must [unconsciously have felt] that movement without any apparent cause indicated the presence of some strange living agent.

    — Charles Darwin, The Descent of Man.

     
  • Hinduizm insanları bir doğal “kastlar” dizgesinde türlüleştirir.
  • Judaizm insanları “etnik” köken açısından seçilmiş kabileleler olarak ve seçilmemiş bütün bir insanlık olarak ikiye ayırır.

Five largest religions 2010 (billion) 2010 (%) 2000 (billion) 2000 (%) Demographics
Christianity 2.2 32% 2.0 33% Christianity by country
Islam 1.6 23% 1.2 19.6% Islam by country
Hinduism 1.0 15% 0.811 13.4% Hinduism by country
Buddhism 0.5 7% 0.360 5.9% Buddhism by country
Folk religion 0.4 6% 0.385 6.4%
Total 5.8 84% 4.8 78.3%

📹 The five major world religions — John Bellaimey (VİDEO)

The five major world religions — John Bellaimey (LINK)

It's perfectly human to grapple with questions, like 'Where do we come from?' and 'How do I live a life of meaning?' These existential questions are central to the five major world religions — and that's not all that connects these faiths. John Bellaimey explains the intertwined histories and cultures of Hinduism, Judaism, Buddhism, Christianity and Islam.

Lesson by John Bellaimey, animation by TED-Ed.

 



📘 Farabi / Platon ve Aristoteles’in Felsefeleri

Farabi / Platon ve Aristoteles’in Felsefeleri

Farabi / Platon ve Aristoteles'in Felsefeleri (İng. Çeviri: Muhsin Mahdi, 1962) § 55

“The Philosophy of Plato and Aristotle is one of the most authoritative commentaries on these two authors." — Allan Bloom

55. Her öğretim iki şeyden oluşur: (a) İncelenen şeyi kavranabilir kılmak ve ideasının ruhta yerleşmesini sağlamak; ve (b) başkalarının ruhta kavranan ve yerleşen şeyi onaylamalarını sağlamak. Bir şeyi kavranabilir kılmanın iki yolu vardır: İlk olarak, özünün us tarafından algılanmasını sağlamak, ve ikinci olarak, ona öykünen benzerlik yoluyla imgelenmesini sağlamak. Onay da iki yöntemden biri yoluyla, ya pekin tanıtlama yöntemi ya da inandırma yöntemi yoluyla ortaya çıkarılır. Şimdi kişi varlıkların bilgisini kazanırken ya da onlarda öğretim görürken, eğer idealarının kendilerini usu yoluyla algılarsa ve onlara onayı pekin tanıtlama yoluyla olursa, o zaman bu bilgileri kapsayan bilim felsefedir. Ama eğer onlara öykünen benzerlikler tarafından imgelenmeleri yoluyla biliniyorlarsa, ve onlar hakkında imgelenen şeye onay inandırıcı yöntemler tarafından sağlanıyorsa, o zaman eskiler bu bilgileri kapsayan şeye din derler. Ve eğer o anlaşılırların kendileri kabul edilirse ve inandırıcı yöntemler kullanılırsa, o zaman onları kapsayan dine popüler, genellikle kabul edilen ve dışsal felsefe denir. Öyleyse eskilere göre din felsefeye bir öykünmedir. İkisi de aynı konuları kapsar ve ikisi de varlıkların en son ilkelerinin bir açıklamasını verir. Çünkü ikisi de varlıkların ilk ilkelerine ve nedenlerine ilişkin bilgi sağlar, ve ikisi de uğruna insanın yapıldığı en son ereğin — eş deyişle, en yüksek mutluluğun — ve geri kalan varlıkların her birinin en son ereğinin bir açıklamasını verir. Felsefenin entellektüel algı ya da kavrayış üzerine dayanan bir açıklamasını verdiği herşeyde, din imgelem üzerine dayalı bir açıklama verir. Felsefe tarafından tanıtlanan herşeyde, din inandırmayı kullanır. Felsefe anlık tarafından kavranan en son ilkelerin bir açıklamasını (eş deyişle, ilk ilkenin özünü ve cisimsel-olmayan ikinci ilkelerin özlerini) verir. Din onların imgelerini cisimsel ilkelerden alınan benzerlikleri aracılığıyla ortaya koyar ve onlara politik görevler arasındaki benzerleri yoluyla öykünür. Tanrısal edimlere politik görevlerin işlevleri aracılığıyla öykünür. Doğal güçlerin ve ilkelerin eylemlerine onların istenç ile ilgili yetiler, durumlar ve sanatlar arasındaki benzerleri yoluyla öykünür— tıpkı Platon'un Timaeus'ta yaptığı gibi. Anlaşılır nesnelere duyulur olanlar arasındaki benzerleri yoluyla öykünür: Örneğin kimileri özdeğe uçurum ya da karanlık ya da su yoluyla ve yokluğa karanlık yoluyla öykünür. En yüksek mutluluk sınıflarına — eş deyişle, insan erdemlerinin edimlerinin ereklerine — erekler olduklarına inanılan İyilikler arasındaki benzerleri yoluyla öykünür. Gerçek mutluluk sınıflarına mutluluk olduklarına inanılan sınıflar aracılığıyla öykünür. Varlıkların derecelerine uzaysal ve zamansal dereceler arasındaki benzerleri yoluyla öykünür. Ve bu şeylerin benzerliklerini olanaklı olduğu ölçüde özlerinin yakınına getirmeye çalışır. Yine, felsefenin tanıtlamalı ve pekin olan bir açıklamasını verdiği herşeyde din inandırıcı uslamlamalar üzerine dayalı bir açıklama verir. Son olarak, felsefe zamanda dine önseldir. 55. Every instruction is composed of two things: (a) making what is being studied comprehensible and causing its idea to be established in the soul and (b) causing others to assent to what is comprehended and established in the soul. There are two ways of making a thing comprehensible: first, by causing its essence to be perceived by the intellect, and second, by causing it to be imagined through the similitude that imitates it. Assent, too, is brought about by one of two methods, either the method of certain demonstration or the method of persuasion. Now when one acquires knowledge of the beings or receives instruction in them, if he perceives their ideas themselves with his intellect, and his assent to them is by means of certain demonstration, then the science that comprises these cognitions is philosophy. But if they are known by imagining them through similitudes that imitate them, and assent to what is imagined of them is caused by persuasive methods, then the ancients call what comprises these cognitions religion. And if those intelligibles themselves are adopted, and persuasive methods are used, then the religion comprising them is called popular, generally accepted, and external philosophy. Therefore, according to the ancients, religion is an imitation of philosophy. Both comprise the same subjects and both give an account of the ultimate principles of the beings. For both supply knowledge about the first principle and cause of the beings, and both give an account of the ultimate end for the sake of which man is made — that is, supreme happiness — and the ultimate end of every one of the other beings. In everything of which philosophy gives an account based on intellectual perception or conception, religion gives an account based on imagination. In everything demonstrated by philosophy, religion employs persuasion. Philosophy gives an account of the ultimate principles (that is, the essence of the first principle and the essences of the incorporeal second principles ), as they are perceived by the intellect. Religion sets forth their images by means of similitudes of them taken from corporeal principles and imitates them by their likenesses among political offices. It imitates the divine acts by means of the functions of political offices. It imitates the actions of natural powers and principles by their likenesses among the faculties, states, and arts that have to do with the will, just as Plato does in the Timaeus. It imitates the intelligibles by their lskenesses among the sensibles: for instance, some imitate matter by abyss or darkness or water, and nothingness by darkness. It imitates the classes of supreme happiness — that is, the ends of the acts of the human virtues — by their likenesses among the goods that are believed to be the ends. It imitates the classes of true happiness by means of the ones that are believed to be happiness. It imitates the ranks of the beings by their likenesses among spatial and temporal ranks. And it attempts to bring the similitudes of.these things as close as possible to their essences. Also, in everything of which philosophy gives an account that is demonstrative and certain, religion gives an account based on persuasive arguments. Finally, philosophy is prior to religion in time.

 



Religion

Religion (W)

Religion is a cultural system of designated behaviors and practices, morals, worldviews, texts, sanctified places, prophecies, ethics, or organizations, that relates humanity to supernatural, transcendental, or spiritual elements. However, there is no scholarly consensus over what precisely constitutes a religion.

İngilizce metinde "supernatural," "transcendental," "spiritual element" sözcüklerinin üçü de uygunsuz kullanıma zorlanır.

“Doğaüstü” teknik olarak “tinsel” olanı anlatır. Bu terim sıradan bilincin bakışında din bağlamında genel olarak "mantıksız" ya da "usdışı" olanı anlatmak için kullanılır ("gizemli" ya da "anlaşılamaz" olan da aynı anlama gelir). Bu pozitivist bilinç için usun kendisi, bütününde düşünce de "doğa-üstü" sayılmalıdır, çünkü duyusal değildir.

“Aşkınsal” sözcüğü neyin aşıldığını belirtmez (ki burada aşılanın "doğa" olması gerekir ki, tinin öncülüdür).

İnsan özsel olarak ‘tinsel” olduğuna göre insanın “tinsel olan ile ilişkilendirilmesi” bir totoljidir. ("Tinsel" ile yine sözcüğün anlattığından başka bir anlam amaçlanır.)

“Tinsel elementler” sözcüğününün bu bağlamda "doğa-üstü" “Tanrı, tanrılar, putlar, genel olarak tapınma nesneleri” gibi bir çoğulluğu anlatması gerekir.

 

Different religions may or may not contain various elements ranging from the divine, sacred things, faith, a supernatural being or supernatural beings or "some sort of ultimacy and transcendence that will provide norms and power for the rest of life".

Religious practices may include rituals, sermons, commemoration or veneration (of deities), sacrifices, festivals, feasts, trances, initiations, funerary services, matrimonial services, meditation, prayer, music, art, dance, public service, or other aspects of human culture.

Religions have sacred histories and narratives, which may be preserved in sacred scriptures, and symbols and holy places, that aim mostly to give a meaning to life.

Religions may contain symbolic stories, which are sometimes said by followers to be true, that have the side purpose of explaining the origin of life, the universe, and other things. Traditionally, faith, in addition to reason, has been considered a source of religious beliefs.

There are an estimated 10,000 distinct religions worldwide, but about 84% of the world's population is affiliated with one of the five largest religion groups, namely Christianity, Islam, Hinduism, Buddhism or forms of folk religion. The religiously unaffiliated demographic includes those who do not identify with any particular religion, atheists and agnostics. While the religiously unaffiliated have grown globally, many of the religiously unaffiliated still have various religious beliefs.

The study of religion encompasses a wide variety of academic disciplines, including theology, comparative religion and social scientific studies. Theories of religion offer various explanations for the origins and workings of religion, including the ontological foundations of religious being and belief.

 



Concept and etymology (Religion)

Concept and etymology (Religion) (W)

Religion (from O.Fr. religion religious community, from L. religionem (nom. religio) “respect for what is sacred, reverence for the gods, sense of right, moral obligation, sanctity,” “obligation, the bond between man and the gods”) is derived from the Latin religiō, the ultimate origins of which are obscure.

One possible interpretation traced to Cicero, connects lego read, i.e. re (again) with lego in the sense of choose, go over again or consider carefully. The definition of religio by Cicero is cultum deorum, "the proper performance of rites in veneration of the gods." Julius Caesar used religio to mean “obligation of an oath” when discussing captured soldiers making an oath to their captors.

... some Roman authors related the term superstitio, which meant too much fear or anxiety or shame, to religio at times. When religio came into English around the 1200s as religion, it took the meaning of "life bound by monastic vows" or monastic orders.

In the ancient Greece, the Greek term threskeia was loosely translated into Latin as religio in late antiquity. The term was sparsely used in classical Greece but became more frequently used in the writings of Josephus in the first century CE. It was used in mundane contexts and could mean multiple things from respectful fear to excessive or harmfully distracting practices of others; to cultic practices. It was often contrasted with the Greek word deisidaimonia which meant too much fear.

The concept of religion was formed in the 16th and 17th centuries, despite the fact that ancient sacred texts like the Bible, the Quran, and others did not have a word or even a concept of religion in the original languages and neither did the people or the cultures in which these sacred texts were written.

 








  Sümerler ve Din Kavramı
  • Kentleri ve kralları, yazı ve ekonomisi, sanat ve bilimi, aile ve toplum yapıları ile bütün bir Batı uygarlığının beşiği olan Mezopotamya dinin ve tanrıların da doğduğu yer oldu.
  • Homo sapiens ilk kez Mezopotamya’da düşünmeye başladı ve hak, ahlak ve etik kavramları belirli realitelerini ilk kez orada kazandı,
  • İlk yasama dizgeleri (Urukagina, Ur-Nammu ve başkaları, ve sonra Hammurabi), ilk inanç biçimleri, ilk etik yapılar Sümerler tarafından üretildi.
  • İlk güzel sanat yapıtları, ilk dinsel mitler ve ilk bilimsel buluşlar Sümerler tarafından üretildi.
  • Sümer kökenli Mezopotamya dini ailesel, toplumsal ve politik yaşam ile uyum içinde idi.
  • Semitik-olmayan Sümerlerin mitolojisi daha sonra Semitik Akad ve Asur kültürleri tarafından üstlenildi ve daha öte işlendi.
  • Pers ve Hitit dinleri Mezopotamya mitolojisinden türetildi.
  • Din ilkin doğa güçlerine tapınma biçiminde başladı ve bu güçler insan şekillerinde görselleştirildi.
  • Krallar zamanla tanrılar olarak kabul edildiler (Naram-Sîn; Shulgi); Ur-III hanedanından sonra bu gelenek sona erdi ve Sargonik hanedan tanrısal değildi.

 

  • Bilimin yokluğunda, Sümer mitolojisi kozmozun kaostan geldiğini kabul ederek doğa ve insan dünyalarının olaylarını nedenleri olarak tanrısal güçlerin terimlerinde açıkladı.
  • Mezopotamya tanrıları insanbiçimlidir ve her iki eşeyden de olabilir.
  • Mezopotamya tanrıları yaratıcıdır (Sümer, “Eridu Genesis”; Babil, Enuma Elish; ve başkaları).
  • Mezopotamya tanrıları yok edicidir (Atrahasis Tufan Miti).
  • Mezopotamya tanrıları ölür ve yeniden-dirilir (Dumuzi-Temmuz).
  • Mezopotamya dinlerinde günah ve bağışlanma kavramları bulunur.
  • Mezopotamya dinsel metinlerinde mitler, ilahiler, dualar, ağıtlar, ve ayin, bilicilik ve büyücülük sözleri bulunur.
  • Mezopotamya tanrıları etnik değildir ve evrensel paylaşıma açıktır.
  • Mezopotamya tanrıları insanlar ile etnik sözleşmeler yapmaz.







İdea Yayınevi Site Haritası | İdea Yayınevi Tüm Yayınlar
© Aziz Yardımlı 2018-2019 | aziz@ideayayinevi.com