Noesis Felsefe Atölyesi / 2016-17
Mantıksal Pozitivizm ve Analitik Gelenek

idea yayınevi site haritası 
 

     

Francis Bacon (1561-1626)


Görgücülüğün ilk Anglo-Saxon babası

 

Bacon’ın kendi adı ile anılan ve yalnızca kendisi tarafından kullanılmış bir yöntemi bile vardır: “Baconian method” İngiltere erken tarihi boyunca uygarlığın öylesine kıyısında kaldı ve uygarlaşmada öylesine gecikti ki, ona duyduğu özlemi hiç olmazsa imgelemde doyurmanın yollarını aradı.
Görgücülük kendisi ortaya çıkıncaya ve insanlığı uyandırıncaya dek bilimlerin deneyimsiz ve deneysiz, gözlemsiz ve ölçümsüz vb. yapıldığı sanısı içindedir. İngiltere’de felsefe hiçbir zaman görgücülüğün ötesine geçemedi. Görgücülüğün karakteristiği felsefe tarihi ile ilişkisizliği, felsefe tarihi konusunda tam bilgisizliğidir. İnsanlığın bulduğu ve keşfetttiği herşey İngiliz etnisitesi tarafından bir kez daha bulunur ve bir kez daha keşfedilir — ve gene de görgücülük bile İngiliz kültüründen iki bin yıl kadar önce doğan ve durduğu yerde saymakta olan bir düşünme tutumudur.
"Çünkü doğada şu ikili önermeden daha doğru hiçbirşey yoktur: Yokluktan yokluk gelir ve yokluk yokluğa indirgenir, ama özdeğin nicesi ya da toplamı değişmezdir, ve ne artar ne de azalır."

"(Hiç olmazsa uslamlamada ve kendi yasalarına göre) ilksiz-sonsuz ve değişmez olan biçimlerin araştırması metafiziği oluştursun, ve özdeğin etker nedeninin, gizli sürecinin ve gizli betileniminin (ki tümü de yalnızca doğanın olağan süreci ile ilişkilidir, temel ve ilksiz-sonsuz yasaları ile değil) araştırması fiziği oluştursun. Bunlara koşut olarak, iki kılgısal bölüm olsun: Fiziğe (koşut olarak) mekanik bölümü, ve metafiziğe büyücülük bölümü ..."

“For there is nothing in nature more true than the twofold proposition - that nothing proceeds from nothi ng and that nothing is reduced to nothing, but that the quantum, or sum total of matter is constant, and is neither increased or diminished.” — Franc Baconis, 1st Viscount St. Albans

"Let the investigation of forms which (in reasoning at least, and after their own laws) are eternal and immutable constitute metaphysics, and let the investigation of the efficient cause of matter, latent process, and latent conformation [= configuration] (which all relate merely to the ordinary coarse [= course] of nature, and not to her fundamental and eternal laws) constitute physics. Parallel to these, let there be two practical divisions: to physics that of mechanics and to metaphysics that of magic ..." (Novum organum)

İngiliz Görgücülüğünün birinci babası Francis Bacon (1561-1626) tümevarımcı uslamlama yöntemini Doğanın gizlerine erişmenin biricik yolu olarak gördü. Bacon’ın felsefesinin “yeniliği” sofistlerin eski yöntemlerine, bilginin duyusal algıdan türediği görüşüne geri dönmekten oluşur.
"... duyuları yeniden önceki düzeylerine yükseltiyoruz ... ve duyuların kendilerinin ilk edimsel algılarından anlık için yeni ve güvenilir bir yol açıyor ve kuruyoruz." "... we, as it were, restore the senses to their former rank, ... and open and establish a new and certain course for the mind from the first actual perceptions of the senses themselves." (Novum organum)

Duyuları ve duyusal-algıyı bilginin kaynağı olarak almak bilginin ne olduğunu, bilginin evrensellerin bilgisi olduğunu bilmemekten doğar, ve doğal bilincin bilgiye ilk yaklaşımı doğal olarak bu saflığı sergiler. Bu insan eşit doğallıkla Wikipedia tarafından “is considered one of the fathers of modern science.” Böyle görgücü babalardan doğan bilimin bilimselliğinden haklı olarak kuşku duyulur, çünkü görgücülük bilgiye değil, kuşkuya götürür. Bacon yeni yöntemini yalnızca insansal gerçekliklere değil, tanrısal gerçekliklere de uygulayacaktır ve önerdiği şey “a great reformation of all process of knowledge for the advancement of learning divine and human.” Görgücü düşünür çalışmasını “Divine Work” ile, İncil”de betimlendiği gibi Yaratılışın Altı Gününün İşi” (“The Work of the Six Days of Creation”) modeline göre düzenler. Yedinci gün Dinlence (“Sabbath”) günüdür, ama dinlenme olmayacak ve gün Adem’in yaratılan dünya üzerinde egemenliğini kurmasına ayrılacaktır.

Bacon için bu reformasyon bilimde büyük bir ilerlemeye ve insanlığın sefillik ve gereksinimlerini rahatlatacak bir yeni buluşlar dizisine götürecektir.

Novum Organum’un bu ikinci bölümünde (Instauration), Bacon “bilimin yeniden kuruluşu insanlığın ‘düşüş’ten önce yaşadığı duruma bölümsel geri dönüşünün parçası olacaktır” görüşünü bildirir.

Novum Organum ya da Yeni Organon Aristoteles’in Peripatetikler tarafından “Organon” başlığı altında toplanan ve başlıca yargı ve tasımı ilgilendiren yazıları ile bağlantı içinde yazıldığı kabul edillen bir çalışmadır. Ama ne Aristoteles’in yazıları ile bir ilgisi vardır, ne de felsefe ve bilimsellik ile. Kaba kişisel görüşlerden oluşur: “İnsan doğanın rahibi ve yorumlayıcısıdır; bilgi ve insan gücü anlamdaştır; etkiler aletler ve yardımlar aracılığıyla üretilir; insan doğal cisimleri işletirken ancak uygulayabilir ya da çekebilir, doğa içsel olarak geri kalanını yapar; doğaya ancak ona boyun eğerek komuta edilebilir.” (Bacon starts the work saying that man is " the minister and interpreter of nature", that "knowledge and human power are synonymous", that "effects are produced by the means of instruments and helps", and that "man while operating can only apply or withdraw natural bodies; nature internally performs the rest", and later that "nature can only be commanded by obeying her.” W)

Bu Organon’u üretecek olan tümevarım işlemlerine başlamadan önce, araştırmacı kafasını gerçekliği çarpıtan yanlış kavramlardan ve eğilimlerden kurtarmalıdır. Bu yanlışlar şu dört tip "idol" olarak sıralanır:

  • "Idols of the Tribe" (idola tribus), which are common to the race;
  • "Idols of the Den" (idola specus), which are peculiar to the individual;
  • "Idols of the Marketplace" (idola fori), coming from the misuse of language; and
  • "Idols of the Theatre" (idola theatri), which stem from philosophical dogmas.

Bu ‘yeni’ görgücülük insanın doğal ve tinsel dünyasının "gözlemi" üzerine kuruludur ve yasalar bu alanlardan tümevarım yoluyla türetilir.

Bacon bilgiyi gerçek kaynağına, deneyime götüren insan olarak kabul edildiğine göre, İngiltere'de felsefe olarak bilinen ve analitik geleneğe dek İngilizler tarafından aşağı yukarı hiçbir zaman ötesine geçilmeyen görgücülüğün gerçek kurucusu olarak görülebilir. Olguları, deneyimleri, gözlemleri ile her zaman gündelik yaşamın gerecine gömülü insanlar olarak İngilizler hiçbir zaman usu nesne olarak almayı düşünmediler ve aralarında bunu yapma girişiminde bulunanları uyardılar.

Bacon da gündelik yaşamın olgularından ve gözlemlerinden başlayarak, daha sonra Locke ve Hume tarafından izleneceği gibi, tümevarım ya da genelleme kavramına ulaştı ve bunun ötesi deney ve gözlemleri aştığı için orada durdu. Hiçbir zaman evrensel olan düşünceler ve kavramlar yoluyla özgürce uslamlama yapma yeteneğini kazanmadı.

Bu felsefe insanlara yalnızca daha şimdiden bildiklerini söyler ve onları yeniden bildirmede gösterdiği açıklık, duruluk ve ustalık ile övülür. Bacon durumunda belki de anlaması onun yazılarını anlamaktan daha güç olan şey böyle bir yüzeyselliği ve geriliği yükseltme gereksinimidir.

Bilgi söz konusu olduğunda, sıradan düşünce kendi kavramsal gücüne değil ama duyusal algıya saygı duyar. Görmek inanmaktır. Bacon bu tutumun felsefi temsilcisi oldu. Sunduğu yöntem dikkate değerdir, çünkü sofistlerden bu yana direten bir görüştür. Deneyimden türetilen bilgi tümevarımdır, kavramdan türetilen bilgi ile karşıtlık içinde durur, ve ona üstün sayılır. Bunun niçin olduğu söylenemez. Ve gene de burada "bilgi" adı ile onurlandırılan biricik terim olan "tümevarımın"ın kendisi görgül değil, düşünseldir. Ve tümevarımda kapsanan terimlerin kendileri kavramlardır, duyumlar değil. Bir gözlem baştan sona kavramlardan oluşur. Onda duyu ile geldiği söylenebilecek birşey varsa, o şey ancak kavram ile, sözde söylenemeyecek olan ile söylenebilir. Bir türdeş gözlemler çokluğu tümevarımdır. Ussal kavram kendini gözlemi belirlemede etkinleştirir ve kullanır. Gözlem yaparken, sözde duyumsarken, algılarken insan beyni sürekli olarak düşünmekte, ve gözlemini vb. belirlemede yalnızca kavramlarını kullanmakta, gözlem dediğimiz şeyde kendini onlar yoluyla üretmekte, ve nesnesinde kendine dönmektedir.

Gözlem yapan bilincin düşüncesinin mantıksal işlemlerini bilme gereksinimi yoktur, çünkü bu bilgi olmaksızın da gözlemlerini yerine getirebilir. Görgücülük doğal gözlemden daha çoğunu üretmek için yola çıkmasına karşın, bütün bu a prioru düşünce işlemlerini kaçırır. Ve pozitivistler aynı saflık içinde felsefenin görgül bilimlerden biri olduğunu ve bu görgül bilimin ise fizik olduğunu ileri sürerler. Felsefe yapmak hiç kuşkusuz gözlem yapmak değildir, çünkü felsefe gözlemden sonra gelir. Us kavramsal olarak irdeleyeceği ve ussal bağıntıları açısından tanıtlama konusu yapacağı gözlemi daha şimdiden yapmış, tikelin bilgisini daha şimdiden kazanmıştır. Şimdi yapılması gereken şey bu tikellik alandaki anlamı ve ussallığı bulmaktır.

Görgücülük de tümevarım sonucu olan yasalar ile, evrenseller ile ilgilenir. Ama bunların insan usu ile ilişkilerini anlayamadığı için, onların duyular yoluyla türetildiğini sanır. Eğer evrensele metafiziksel denecekse, görgücülük hiçbir zaman metafizik ile uğraşmakta olduğunun bilincini kazanmayan bir tutumdur. Ama metafizik sözcüğü bu bağlamda gereksiz ve anlamsızdır ve pozitivizm sözcükten yalnızca onu reddettiğini bildirmek için yararlanır.

 

 

 

   
   
Bacon 1561'de Londra'da doğdu. Akrabaları devlette yüksek konumlarda bulunuyordu ve babası Kraliçe Elizabeth için mühürdar (Keeper of the Great Seal) idi. Kendisi aynı meslek için yetiştirildikten sonra hemen görevine başladı. Erkenden yetenekli olduğunu gösterdi ve on dokuz yaşında Avrupa'nın durumu üzerine bir çalışma ürertti (De statu Europae). Gençliğinde Elizabeth'in gözdelerinden biri olan Essex Düküne bağlandı. Ama çok geçmeden koruyucularına gösterdiği nankörlük ve vefasızlık ile ününü lekeledi. Dükü kamu önünde devlete ihanet ile suçladı, konu ile ilgili raporu hazırladı ve idamını isteyen savcılar arasında idi. Daha sonra I. James'ın yönetimi sırasında kendini saraya bağladı ve Lord Chancellor, Baron Verulam ve 1620/21'de Viscount St. Albans yapıldı. Zengin bir kadın ile evlenmesine karşın serveti kısa bir süre içinde tüketti. Konumunun yüksekliğine karşın kendini entrikacılığa kadar düşürdü ve en utanmaz biçimlerde rüşvet almakla suçlandı. Hem halkın hem de soyluların nefretini kazandı ve Parlamento önünde yargılandı. Parlamentodan atıldı, £40,000 para cezasına çarptırıldı ve Londra Kulesine atıldı; adı listelerden silindi ve saraya 20 km'den daha az yaklaşması yasaklandı. Mahkeme sırasında ve hapiste iken en büyük karakter zayıflıklarını gösterdi. Ama hapisten kurtarıldı, mahkemesi geçersiz sayıldı. Bunun nedeni suçsuzluğu değil, ama I. James'a ve onun bakanı Buckingham'a duyulan daha büyük nefret idi. Onlar altında görev yaparken onların haksızlığına uğradığı kabul edildi. Ama bir daha ne öz-saygısını ne de başkalarının saygısını kazanabildi. Özel yaşamına çekildi, yoksulluk içinde yaşadı, geçinmek için kraldan para dilendi, ve yaşamının geri kalanını yalnızca bilime ayırdı. 1626'da öldü.
SİTE İÇİ ARAMA       

İdea Yayınevi Site Haritası | İdea Yayınevi Tüm Yayınlar
© Aziz Yardımlı 2017 | aziz@ideayayinevi.com