Noesis Felsefe Atölyesi / 2016-17
Analiz

idea yayınevi site haritası 
 

  Analiz


Analiz ve sentez, çözme ve birleştirme kavramlarında özsel nokta bağıntının niteliğidir. Bağıntı dışsal, olumsal, zorunlu vb. olabilir.

Çözümleme bileşik ya da bireşik olandan başlar ve bireşimi öncülü olarak alır ya da kendinde bireşimdir. Bir toplak, bir yığın, bir kütle, tümce, molekül vb. ancak bağlı olduğu düzeye dek çözülebilir ya da ayrıştırılabilir.

Bireşim ya da sentez durumunda bileşenlerin ‘bir’ olması onların bireşimde ayrı ayrı oldukları gibi olmadıklarını, bir bakıma ‘bir’ olan yeni birşey ortaya çıkardıklarını imler.

 

   Analiz nedir?

Analiz bileşenlere götürür, ve bileşen 'temel' ya da 'ilke' değildir. Temel 'dolaysız' olandır, ya da temelin temeli yoktur. Bileşen ise ne temel, ne dolaysız ne de ilk ya da birdir. Çoğuldur ve dolaylıdır.

Bileşik ya da karmaşık mantıksal birlik imlemez ve bileşenlerin bileşim dışında ayrı ve bağımsız olarak varolmaları olanaklıdır. "Bireşim" sözcüğü bileşimin çoğulluğunu yitirdiğini ve "bir" olduğunu anlatır. Ama bir olanlar çok olanlardır ve "bir" kavramını düşünürsek kavramın "çok" ile karşıtlığı onu dolaysızca karşıtı ile, "bir" ile bağlar. Bir kendinde çoktur, ve bireşim ayrıştırılabilirdir. Ya da sentez analize açıktır.

Sentez ve analiz terimlerinin mantıksal zorunluk imlememeleri, bileşenlerin bağımsız olarak varolabilmeleri sentez ve analizin mantıksaldan ayrımını oluşturur. Na ve Cl birleşebilir ve NaCl oluşturur. Ama Na ve Cl bireşimin dışında da varolurlar. Ama örneğin + ve - ya da olumlu ve olumsuz birbirinden ayrı olarak varolamazlar. Karşıtların bu bağıntısı ayrılmaya ya da analize izin vermeyen zorunlu bir bağıntıdır. Soyutlamaya açıktırlar, ve karşıtlarından ayrı olarak düşünülebilirler, ama varolamazlar.

Analiz düşünceler düzleminde uygulandığı zaman karakterini yitirmez ve mantıksal olmadığı için olumsal ya da keyfidir. Bu nedenle analiz "felsefi yöntemin yüreğinde" yatmaz.

 
   Kavramsal Analiz

Bir kavram ilk olarak metafizikseldir, bir düşüncedir, belirlidir, ve birdir. Soyutlamaya açıktır, daha doğrusu anlak düzeyinde ele alındığında soyutlamanın ereği olarak erişilmiş yalındır.

"Kavramın analizi" anlatımının kendisi kavramın parçalanabilecek bir "bütün" olduğunu varsayar. Bu barbarcadır. Gene de analiz terimini kavrama uygularsak, kavramın kendisinden başka birşey olduğunu kabul etmiş oluruz.

   Analitik ve Diyalektik

Kavram yalınlığı içinde salt olumlu olarak, arı olumluluk olarak görünür. Ama belirliliği onu sınırlar ve zorunlu olarak olumsuzlaması ile bağlar. Kavram böylece salt belirli kavram olmakla kendisinden başka birşey ile zorunlu birlik içindedir. Bu başkalık olumsuzlama olarak onun karşıtıdır. Böylece kavram eytişimseldir. Ama kavramın diyalektiği onun analizi demek değildir. Analitik kıpı, soyut, yalın, bağıntısız, dolaysız, olumlu kıpı başlangıç kıpısı olarak gerçeğinin diyalektik olduğunu gösterir.

 
   Analitik-Sentetik Ayrımı

Analitik önermede Kant'ın tanımına göre özne yüklemi kapsar. Kapsama bir ilişkidir.

Sentetik önermede Kant'ın tanımına göre özne yüklemi kapsamaz. Ama yine onunla ilişkilidir.

Burada "kapsama" ilişkisi aşağı yukarı fiziksel bir sorun gibi ele alınır ve mantıksallık ya da kavram bağıntıları ancak Kant'ın verdiği örenklerde kendini gösterir: Cisim uzamlıdır (analitik), Cisim ağırdır (sentetik). (Cisim özdeksel olduğu düzeye dek her durumda ağırdır, çünkü yerçekimi altındadır, üstelik bu ne denli küçük olsa bile).

Analitik düşünürlere göre analitik önermelerin doğruluğu terimlerin "anlamları" ve dilin "uylaşımları" üzerine koşulludur. Uylaşım mantıksallığı bir yana atar ve bununla "mantıksal" pozitivizm mantıksal olmadığını gösterir.

Sentetik önermeler olgulara bağlı olduğuna göre a priori olumsaldır.


It is obvious that truth in general depends on both language and extralinguistic fact. ... Thus one is tempted to suppose in general that the truth of a statement is somehow analyzable into a linguistic component and a factual component. Given this supposition, it next seems reasonable that in some statements the factual component should be null; and these are the analytic statements. But, for all its a priori reasonableness, a boundary between analytic and synthetic statements simply has not been drawn. That there is such a distinction to be drawn at all is an unempirical dogma of empiricists, a metaphysical article of faith.— Willard v. O. Quine, "Two Dogmas of Empiricism", p. 64

Quine'a göre analitik önermenin doğruluğu anlamdaşlık ister. Ama Quine anlamdaşlığın olgulara başvuruya götürdüğünü düşünür. Bu mantık analitik ve sentetik önermeler arasındaki ayrımı kaldırır. Bu felsefede usun son kıvılcımlarının da söndüğünü görürüz

Bireşimin mantıksal bir terim olmaması bileşenlerin varlığı için bireşimin gerekli olmamasında yatar. Bileşenler bileşimin dışında da varlıklarını sürdürürler. Mantıksal bağıntı diyalektik olarak düşünüldüğünde karşıt uçların bağıntısı ya da birliği zorunludur. Bileşenler ayrı olarak varolamazlar.

Sentetik bağıntı zorunlu değildir. Karşıt terimlerin birliği yeni bir kavram üretir, ama bu birlik karşıtların birliği olarak çelişkidir ve kendini ortadan kaldırır. Sentetik birlik sürer.

   Anlak ve Soyutlama

Anlak soyutlama yetisidir: A = A der ve çelişkinin anlaşılmaz olduğunu kabul eder.

Bu nedenle paradokslarda takılır, çünkü paradoks soyutlamanın tek-yanlılığını yok eder. Anlak normal olarak çelişkiden ürker ve kaçar, soyut olana, kendi ile özdeş olana sarılmayı sever: Birşey kendisidir. Ya da anlak çelişkiyi analiz eder, karşıtları birbirinden soyutlar. Ama o zaman karşıtların belirlenimlerini yitirdiklerini anlamaz. Potizif ona kendi belirlenimini veren negatiften ayrılamaz.

Analitik düşünmenin çelişki karşısındaki durumu enteresandır. Bir yandan varlığını yadsıyamaz, çünkü vardır ve onu düşünür. Öte yandan onu nesıl ele alacağını bilemez ve genellikle onu düşüncenin bir sapıncı olarak görür ve yadsır.

 
   Anlak ve Realite

Analitik düşünme düzleminde düşünce çelişkili olarak karşıtı olduğu realite ile ilişki kuramaz ve bu nedenle ilk olarak tüm bilgi hakkından vazgeçer. Realiteyi bir kendinde-şey ya da numenon yaparak kendini fenomen düzlemine sınırlar.

 
   Anlak ve Totoloji

Anlak en aptal biçiminde ancak totolojiyi doğrulayabildiğini düşünür, çünkü bir önermede özdeşlik ona göre ancak totolojik olarak olanaklıdır.

 
   Analiz ve Deneyim

Analiz, Mantık, Bilgi, Deneyim, Çağrışım

Analiz terimi mantıksal olmayan dışsal bağlantığıyı anlattığı için felsefede yöntemsel bir yeri yoktur. Analiz görgül bilinç için geçerli bir yöntemdir, çünkü analitik felsefecilerin yazılarından görüldüğü gibi her türden bağıntıyı çözmenin bir aracı olarak kullanılır ("dizel motoru" sökümünden kavram analizine dek).

Analitik geleneğin "analiz" üzerinde odaklanması görgücü/deneyimsel temelleri ile ilgilidir. Deneyim ancak alışkısal/çağrışımsal bağlantıya izin verir. Bu ruhbilimsel bağlantı mantıksal değildir, dışsal olarak yaratıldığı için eşit ölçüde dışsal olarak çözülebilir.

Analizin "felsefenin evrensel yöntemi" olduğu görüşü raslantısal olarak doğmuştur ve felsefeyi dil düzlemine indirgeyen her felsefecinin dikkate aldığı bir yöntem de değildir (Heidegger etimolojik bir yöntemi yeğler).

 
   Analiz ve Soyutlama

Analiz eğer mantık bağlamında anlaşılırsa bağıntının ortadan kaldırılması, yalıtma ya da en iyisi soyutlama demektir. Analiz hiçbir zaman temel olana erişemez, çünkü analizin eriştiği şey bileşendir, "temel" değildir. Temel ya da ilkel olanın dolaysız olması gerekir, ama analizin erişeceği dolaysızın kendisi salt soyutlamadır: Dolaysız ancak bir soyutlama olarak dolaysızdır, gerçekte dolaylılığın soyutlanması ile dolaylıdır.

Görgücülüğün yöntemi olarak analiz sentetik olanı daha yalın olana, aslında düşüncelere, en sonunda evrensellere çözündürür. Analiz düşüncenin düzleminden fiziksele ya da özdeksele ulaşamak yerine, tersine her zaman soyut düşünce düzleminde kalır. Duyu-algısından, izlenimden, deneyimden vb. başlayan süreç sonunda somut olanı parçalar ve amaçlananın tam tersine, metafiziksel olana ulaşır.

 
   Analiz ve Özdeksel Atom

Analizin fiziksel olarak en sonunda atomik özdeğe ulaşması görgücülüğün özdekçilik ile akrabalığını açıklayan olgudur. Sözde felsefi analiz yoluyla ulaşılan özdek hiç kuşkusuz kimyacının labaratuarında ulaştığı fiziksel öğeler değil, ama özdek olarak özdek, belirlenimsiz, evrensel özdektir ki, algılanmaz, duyumsanmaz, yalnızca düşünülür.

 
   Analiz ve Atomizm

Eğer analizin en sonunda atomlara ulaştığını kabul edersek, o zaman analiz bölünemezlik ya da sonsuz küçüklük problemi ile karşı karşıya kalır ki, bütün bir analitik felsefenin kaçınmaya çalıştığı şey böyle paradokslardır.

Analitik felsefe soyutlama düzleminde düşündüğü için, tekillik, yalıtılmışlık, giderek saltıklık onun için hedeftir, çünkü saltık olmak aynı zamanda soyut olmak, ilişkisiz olmak, hiçbir terim tarafından sınırlanmamak, arı olumluluk olmaktır. Analitik bakış açısından, saltık uzay, saltık zaman, saltık özdek vb. daha öte analiz edilemeyecek yalın, pozitif terimlerdir.

Analist analitikliğin en sonunda saltık olanda sonlandığını düşünmez, çünkü anlak düzlemindeki düşünme senteze, bağıntı kurmaya büyük ölçüde yabancı ve isteksizdir.

 
   Analiz ve Özdeşlik

Analitik düşünme soyutlamacı karakteri ile en sonunda özdeşliğe sarılır çünkü özdeşlikte paradokstan, çelişkiden, karşıtlıktan kurtuluş için sağlam bir sığınak bulduğuna inanır.

Özdeşlik Önermesi
“Herşey kendine özdeştir; A = A”;
ve olumsuz olarak:
“A aynı zamanda A ve A-olmayan olamaz.”

Ama bu önerme gerçekte önerme bile değildir, çünkü Özne ve Yüklem ayrımını bile kapsamaz. Bu nedenle sık sık "totoloji" olduğu söylenir.

Analitik düşünmenin ilkesi olan Özdeşlik Ayrım kıpısını kapsar, ve bu düşünce için dolaysızca açıktır. Özdeşlik Ayrım olmaksızın Özdeşlik olamaz, ve Ayrımdan ayrı olmak bir yana, tam tersine onu kendisinde kapsar. Analitik düşünce Özedşliği ancak Ayrımı dışlayarak elde ettiği sanısı içindedir. Ama soyutlamacı tutumu içinde, Ayrımı dışladığında Özdeşliği yok ettiğini anlayamaz.

 
   Dışlanmış Üçüncü Önermesi

Hegel: Dışlanan Üçüncü Önermesi
(A-MB, § 119)

— Dışlanmış üçüncü önermesi çelişkiyi kendinden uzak tutmak isteyen ama bunu yaparken onun içine düşen belirli anlağın önermesidir. A ya + A ya da – A olmalıdır; böylece daha şimdiden bir üçüncü, öyle bir A söz konusudur ki, ne + ne de – dir ve o denli de + A olarak ve – A olarak koyulur. Eğer + B Batı yönünde 6 mili, ve – B Doğu yönünde 6 mili imliyorsa, ve + ve – birbirini ortadan kaldırıyorsa, o zaman 6 millik yol ya da uzay bu karşıtlık ile ve onsuz ne idi ise öyle kalır. Sayının ya da soyut yönün yalın artısı ya da eksisi bile, eğer dilersek, sıfırı üçüncüleri olarak alır; ama + ve – arasındaki boş anlak-karşıtlığının böyle sayı, yön vb. gibi soyutlamalar durumunda bir yeri olduğu yadsınmamalıdır.

 
   Önermelerin Analizi

Hoşgörü gerektiren bir pozitivist analiz örneği

Wittgenstein, Tractatus
4.221 "Açıktır ki önermelerin analizinde öğesel dolaysız bileşim içindeki adlardan oluşan öğesel önermelere ulaşmalıyız." :: "Es ist offenbar, dass wir bei der Analyse der Sätze auf Elementarsätze kommen müssen, die aus Namen in unmittelbarer Verbindung bestehen."

Bu açık değildir. Açık olan şey önermelerin kendilerinin analizinin olanaklı olduğu ve atomik önermenin gerçekte moleküler önerme olduğudur. Hiç olmazsa "adlar" yerine "özne" ve "yüklem" denmeliydi. "Koşaç" olmaksızın yalnızca "dolaysız bileşim" yoluyla adlardan "öğesel" bir önerme oluşturmak insan gücünün ötesindedir ve açıktır ki Wittgenstein'ın mistik dehasını gerektirir.

 
   ‘İlke’nin Paradoksu

İLKE ilk olması, temel olması, herşeyin kaynağı vb. olması gereken şeydir. Başka herşey ondan türeyecek, ve o dolaysız, türememiş olacaktır. Görgül bilimlerde belitler böyle ilkeler olarak iş görür, ama tanıtsız olmaları yanlış olmaları, olmamaları anlamına gelmese de, varsayımlar olarak kuşkuludurlar.

TEMEL kavramı ise fesefeye daha da uygunsuzdur, çünkü temelin başka bir temel üzerine dayanmaması koşulunun yanısıra, başka herşeyin onun üzerine dayandırılması gerektiğini anlatır. Üzerine herşey yığılabilir. Temel hiç kuşkusuz kaynak değildir ve dışarıdan getirilenlere eşit ölçüde dışsal olarak dayanak olmalıdır.

Felsefede bir başlangıçtan söz etmek daha ılımlıdır, çünkü başlangıç dolaysızlığı ve dolaylılığı birlikte kapsar. Birşey başlangıçta vardır, yoksa başlayamaz. Birşey başlangıçta yoktur, yoksa başlaması gerekmezdi.

 
   Analistin Güçlüğü

Analist "bilgi" dediği şeyi analiz eder, onu parçalarına ayırır ve bilgi olmaktan çıkarır. Analist analizin mantığını bile izlemez çünkü salt analitik yöntem üzerinde odaklanması düşüncesini soyut olana doğru yöneltir ve tüm sentezden kaçınır. Eğer bir ideal-dil olanaklı ise, analist bu dili de konuşmayacak, bu dilin anlatabileceği gerçeği de duymayacaktır. Analist için gerçeklik olanaksızdır. Onun için ‘nothing is left for philosophy except the task of analyzing the knowledge that we already possess’ (An Essay on Philosophical Method, Collingwood, 1933: 141) Öyle görünür ki analist bilgiden başka birşey ile ilgilenmektedir, üstelik önüne sunulan "bilgi" bilgi olmasa, salt tasarım, görüş, görgül "bilgi" vb. olsa bile.

Görgücülük niçin düşünceden kaçar ve duyulara sığınır? Düşünce duyuların doğrudan tanıklığı karşısında ilkin güvenilmez ve güçsüz görünür. Duyular güvenilir gelir, çünkü su götürmez bir pekinlik sunarlar. Ama öznellikleri bir yana, insanın dünyasını duyulur olana sınırlaması açıkça aptallıktır. Analist bile analizine duyu-verilerini olumsuzlayarak başlar, dil analizi yaptığı sanısı içinde olsa da, düşünceye döner, ona güvenir—yalnızca tam olarak güvenmez, çünkü düşüncenin kendi alanında çözemediği sorunlar vardır.


 
The terms synthesis and analysis are used in mathematics in a more special sense than in logic. In ancient mathematics they had a different meaning from what they now have. The oldest definition of mathematical analysis as opposed to synthesis is that given in [appended to] Euclid, XIII. 5, which in all probability was framed by Eudoxus: "Analysis is the obtaining of the thing sought by assuming it and so reasoning up to an admitted truth; synthesis is the obtaining of the thing sought by reasoning up to the inference and proof of it."

 

İdea Yayınevi Site Haritası | İdea Yayınevi Tüm Yayınlar
© Aziz Yardımlı 2017 | aziz@ideayayinevi.com