|
Mantıksal Pozitivizm
ve Soğuk Savaş
Mantıksal Pozitivistler bilimi reddetmenin yanında onu ideoloji ile kirletmeye de çalıştılar. Ve Soğuk Savaş sırasında demokrasiden yana olmak yerine, totaliterliği desteklemeyi seçtiler. |
Görgücülük bilgiyi “çağrışım” düzlemine indirger.
Genel olarak Görgücülük ve özel olarak Mantıksal Görgücülük "bilimsel" bir karakter taşıyor olarak görülür. Hiçbirşey gerçeklikten bundan daha uzak olamaz. Görgücülük bilimin kavramlar arasındaki ussal-mantıksal bağıntılar olarak kabul ettiği ilişkilerin hiç de zorunlu olmadığını, "çağrışım" ilişkileri olduğunu ileri sürer.
Örneğin yerçekimi kuvvetinin kütleler ile doğru orantılı ve kütleler arasındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olduğu biçimindeki evrensel doğa yasasında ilişkiler, eğer geçerlikleri deneyimden ve gözlemden türetilecek olursa, hiçbir zaman bir "çağrışım" ilişkisinden öteye geçemezler. O zaman zorunlu olmak yerine "olasılık" düzleminde geçerli "gevşek" ilişkiler ya da "genellemeler" olurlar. "Doğrulama" hiçbir işe yaramaz, çünkü bir yandan "doğrulama"nın kendisi tekil bir durumu aklamanın ötesine geçemezken, öte yandan bütünüyle gereksizdir, çünkü bu iş daha şimdiden yapılmış, sözde ilişki doğrulama edimi ile bir ve aynı olan gözlemden, deneyimden türetilmiştir.
Görgül bilim Görgücülük değildir.
Görgül bilimler Doğanın ve Tinin özsel olarak ya da kendilerinde ussal dizgeler olduğu varsayımı üzerine çalışır. Görgül olarak bulduğu kavram bağıntılarının mantıksal da olup olmadıklarını saptamak başka bir iş, arı, kavramsal düşüncenin işidir.
Klasik felsefenin uyguladığı kavramsal düşünme yöntemi hiçbir zaman deneyim dünyasının olgularını salt kavramlardan çıkarsama gibi bir saçmalık değildir. Tersine, deneyim ya da gözlem sonucunda üretilen tümevarımların gerçekten de evrensel olup olmadıklarını, yasa olarak ileri sürülen kavram bağıntılarının gerçekten de ussal bağıntılar olup olmadıklarını araştırır. |
Mantıksal Görgücülük salt kuramsal bir dünya görüşü değildi. Yalnızca dünyayı bilmemek ya da anlamamakla ilgilenmiyor, anlamadığı dünyayı değiştirmeyi istiyordu. Değerden-özgür bilimi ve felsefeyi ‘savunan’ pozitivistler ideolojik olmada hiçbir sorun görmediler ve demokrasi ve totaliterlik arasında hiç duraksama göstermeden ikinciyi seçtiler.
Marxist mantıksal görgücü Otto Neurath tarafından yönetilen Bilimin Birliği Devimi bütün bir çağdaş dünyanın bilimsel etkinliğini hiyerarşik ve total bir yapı içinde örgütleme ve yönetme tutkusundan doğdu. Viyana Çevresi Avrupa’da olduğu gibi göç ettiği Amerika’da da bir tür politik organizasyon gibi davrandı.
1930’larda Nazizmin gelişi ile Mantıksal Pozitivizm ve Bilimin Birliği projeleri Birleşik Devletler’e göç etmek zorunda kaldı. Çevre Yeni Dünyada hem genişlemesini hem de dönüşümünü sürdürdü. Yalnızca akademik dünyayı hedeflemiyordu. Politik olarak öylesine keskin ve etkin idi ki, sonuçta yalnızca akademik kültür tarafından değil, ama J. Edgar Hoover denetimindeki FBI gibi kurumlar tarafından da dikkatle izlenir oldu.
1950’lerde Çevre karakterini yitirmeye başladı ve entellektüel, kültürel ve politik güçlerin birleşik etkileri sonucunda kaçınılmaz bir depolitizasyon sürecine yenik düştü. Mantıksal Potizivizm bir yandan Yeni Dünyada yumuşayarak ve hafifleşerek Bilim Felsefeciliğine başkalaşırken, Eski Dünyada Analitik Geleneğin felsefe tarihinden ve felsefeden bütünüyle kopan simgecilik kültüne ortak oldu.
Mantıksal Görgücülük ve Viyana Çevresi üzerine araştırmacılar sık sık bunları politik olmaktan uzak salt entellektüel projeler olarak ele alırlar. Bu yüzeysel bir bakıştır. Pozitivistler hem kendi ülkelerinde hem de daha sonra sığındıkları ABD’de politik olarak etkin idiler. Yarın bir sosyalist devrimin olacağı umudunu taşıyor ve Sovyetler Birliği'nde olan şeylerin bütün bir dünya politikası için model olduğunu düşünüyorlardı. Pozitivizmlerini tarihsel materyalizm ile özsel olarak uyum içinde olan bir "felsefe" olarak görüyorlardı.
Çevre despotik imgelemin terimlerinde düşünüyordu. Açıkça komünist olmayan herşeyi kapitalist olarak gören radikal Marxist-Leninist entellektüeller tarafından kuruldu. 1929 Manifesto’larında belirttikleri gibi, Avusturya ve Almanya pozitivistlerinin tümü de sosyalist idiler. Programları yalnızca “anlamsız metafizik” olarak gördükleri klasik felsefeyi devirmek değildi. Avrupa’yı baştan sona yeniden kurmayı, Avrupa eğitiminin hedeflerini ve ders programını yeniden düzenlemeyi istiyorlardı.
Programları dünyanın yeni pozitif kültürü olarak tasarladıkları şey konusunda ipuçları kapsar. Tüm değerler bilim-dışı olarak, metafiziksel olarak olgular önünde geri çekilecekti. Tüm bilimler fiziğe, aslında mekaniğe indirgenecekti. Bu projeyi güçlendirmek için ikonografi, semiotik ve simgesel mantık gibi aygıtlar da geliştirildi. Entellektüel başarının temel öncülü olarak gördükleri şey felsefe tarihinin bütününde reddedilmesi idi.
Pozitivistler daha başından nesnel ve ciddi düşünceyi arkada bırakmış görünürler. İdeolojik bir esrime içinde idiler. Tasarladıkları “total etik yeniden-yapılanma” programı etiğin kendisinin yalancı-bilim sayılması koşuluna bağlıydı. Evrensel insan hakları, yasa egemenliği, yurttaş toplumu ve demokrasi kavramlarını anlamsız metafiziksel soyutlamalar olarak görüyorlardı. Aydınlanma ruhu ile uyum içinde, tümü de içtenlikle kurtarıcı despotizmden yana idi ve Sovyetler Birliği’ni güçlendirme çabalarına edimsel olarak ve etkin olarak katıldılar. Özgürlüğü bir yalancı-kavram olarak gören Çevrenin önderi Moritz Schlick “özgürlük üzerine yazmak zorunda kalmaktan utanç duyduğunu” belirtiyordu. Bu utanç onlara tiranlığa gözlerini yumma yeteneğini kazandırdı. |
“The point is that accidents do not cause war. Decisions cause war.”
— MANTIKSAL GÖRGÜCÜLER VE RAND CORPORATION
— SOĞUK SAVAŞ HANS REICHENBACH’I NASIL DÖNÜŞTÜRDÜ
RAND OLGUSU
Gençliğinde bir Marxist olan ve öyle kalan Reichenbach 1948’den sonra RAND için maaşlı bir danışman ve araştırmacı oldu. Değerlere bağışık olan kuşkucu pozitivizm Soğuk Savaş dramasının endişelerine ve risklerine karşı soğukkanlı düşünme modelini sunuyor göründü.
RAND VE POZİTİVİZM
Pozitivizmin "Soğuk Savaş felsefesi" karakterini kazanması değerlerden (ideolojiden) özgür hesaplamacılık karakterine bağlıdır. 1960'larda pragmatizm, fenomenoloji ve varoluşçuluk yeniden üniversiteye geri dönünceye dek pozitivizm ABD'de akademik tekelini sürdürdü. Ve Reichenbach'ın sözde dogmatik-olmayan, değer-yüksüz, pozitivistik düşünme yöntemi Sovyet kollektivizmine karşı panzehir olarak görüldü. Ve kullanıldı.
Reichenbcah 1928'de Berlin'de Gesellschaft für empirische Philosophie ("Görgül Felsefe Toplumu") adlı derneği kurdu. Bu organizasyon "Berlin Çevresi" olarak da bilinir ve üyeleri arasında Carl Gustav Hempel, Richard von Mises ve David Hilbert de bulunuyordu. 1930'da Reichenbach ve Rudolf Carnap Erkenntnis ("Bilgi") dergisinin editörleri oldular. |
REISCH (Soğuk Savaş Bilim Felsefesini Nasıl Dönüştürdü, s. 355vs)
“1950’lerin sonlarında, RAND kendini Science dergisini okuyan bilimsel ve teknik yönelimli entellektüellerin geniş bir alanına tanıttı. Raytheon, General Electric, Lockheed ve başka askeri sözleşmelilerde iş reklamlarının yanısıra, RAND tarihin parlak adlarının tam-sayfa portrelerini sunan bir kampanya başlattı. Lucretius, Leonardo ve başkalarının stilize edilmiş sulu-boya portreleri yazılarından paragraf uzunluğundaki alıntıların üzerinde duruyordu. Bu reklamlarda herhangi bir satış havası yoktur. Yalnızca RAND’in tarihin büyük, bağımsız, giderek radikal düşünürlerine dost ve saygılı bir kurum olduğunu belirtirler. ...
Reichenbach’ın dizideki yerini belirleyen reklam tasarımcısı neredeyse
kesin olarak Reichenbach’ın çalışmasının ruhundan habersiz olsa da, Soğuk Savaş kültüründe hem
popüler hem de entellektüel “gerçekliğin” değer ve geçerliğinden haberdar idi. Özgürlük ve
komünizmin kötülük- leri hakkındaki gerçeklikler yaygın olarak komünist istilaya karşı birinci
askeri güç siperinin arkasından hemen ikinci siper olarak görülüyordu. Örneğin New Leader’ ın
okuyucularından Radyo Özgür Avrupaya Sovyet denetimindeki ülkelere demokrasinin üstünlüğü hakkında
yayın yapması için yapılan yardımlara “gerçeklik dolarları” ile katkıda bulunmaları isteniyordu. |
Pozitif Etik ya da Metaetik |
Pozitivizm ahlak kuramını metaetik olarak adlandırır ve etiğin ötesi dilin de ötesi olduğuna göre, metaetik için ahlaksal iyiler ve kötüler anlatılamazın alanına girer (ya da Wittgenstein'a göre mistik bir boyuta yükselir). Görgül olarak doğrulanamazlar ve semantik olarak anlamsızdırlar. Ahlaksal bildirimler yalnızca konuşmacının duygusal durumunu anlatır, çünkü haz ve acı duyguları tarafından belirlenirler (Locke'un ve Hume'un dedikleri gibi). Buna göre bilimin böyle duygusal sorunlar ile bir işi olamaz. Metaetik saltık bir iyinin, doğrunun, haklının olmasının olanaksız olduğunu doğrular ve buna göre etik evrensel nitelikten yoksundur ve evrensel etik normlar yerini kişisel, kültürel, göreli vb. normlara bırakır. Eğer metaetik bir dil-felsefesi kuramı değil de, realite ile ilgili olsaydı, bu realite etik-ötesi ya da ahlak-ötesi bir realite olacak, ya da daha yalın olarak ahlaksız ve etiksiz bir realite olacaktır. Ama pozitivistler buna izin vermezler çünkü dil-felsefesinin realiteye dokunmadığına inanırlar.
|
|
|
Pozitivistlerin ait oldukları entellektüel iklim bugün imgelemesi aşağı yukarı olanaksız bir karabasanı andırır. Batı entellektüalizmi metafiziksel olarak gördüğü özgürlük kavramından vazgeçmiş, en önde gelen yazarları bile duyunçsuzlukları içinde tiranlığı algılayamaz olmuş, Batı kültür tarihinde sanattan bilime, felsefeye ussal ve özsel değeri olan herşeyin fanatik bir reddedilişi moda olmuştu.
Daha doğrusu, estetik, etik ve entellektüel gerilik ve hamlık Batı entellektüalizmi görünüşünü takınmıştı. Nihilizm, materyalizm, komünizm ve kübizm kültleri akademik dünyada pozitivizm ile tamamlandı. Estetik duyarsızlık, insanı iyinin ve kötünün ötesine yükselten bir duyunçsuzluk sonunda Viyana Çevresinin bir ‘olgu’ kültü üreten düşüncesizliği ile bütünleşti. Çevrenin birincil ikonu olan ve iki görelilik kuramı için felsefi temelleri pozitivizmde bulmaktan mutlu olan Albert Einstein düşüncesizliği duyunçsuzluk ile birleştirerek, “Lenin insanlığın onurudur” diyordu.
Bilime ilgilerini görelilik, olasılık, uylaşımcılık, fizikselcilik, biçimselcilik, simgecilik ve semitoik gibi terimlerde tanımlarken ve daha iyi bir toplumun kurulması için bilimleri ve dolayısıyla bilimcileri totaliter bir Bilimin Birliği Devimi altına getirmenin zorunluğunu vurgularken, mantık dedikleri şeyde “ahlak” olmadığnı, bir tür “hoşgörü ilkesi”nin geçerli olduğunu ileri sürdüler. Neurath’tan Carnap’a, Wittgenstein’a, Sovyetler Birliği için duygudaşlık değer tanımayan pozitivizmlerini unutturacak denli güçlü idi. |
(W) "the Vienna Circle as an institution and logical empiricism as a movement both came under political attack in Europe with the advent of Nazism. Most of the figures involved in the movement migrated to the United Kingdom and the United States. In the United States, many of the logical empiricists also later fell afoul of McCarthyism." |
Viyana Çevresi ve Politika |
Viyana Çevresinin tümü de görgül bilimciler olan üyeleri güçlü politik güdüleri olan insanlardı. Çevre pozitivist olduğu kadar da politik bir çevre idi ve "Bilimin Birliği Devimi" adı üyelere egemen olan devrimci ruhu tanıtmak için bütünüyle uygundu. Bilimin politik süreçten bağımsız olmadığı düşünülüyordu. Reich'tan alıntılarsak, kurucu atalardan "[Otto] Neurath 1919 Bavyera sosyalist devriminde heyecanlı ve neredeyse ölümcül bir rol üstlendi." Daha sonra, imler üzerine çalışmaları ile ilgili olarak "Moskova tarafından işe alındı."
"Hans Reichenbach’ın Berlin Üniversitesindeki sosyalist öğrenci etkinliği daha sonra orada iş bulma şansını ortadan kaldırdı." Rudolf Carnap özyaşamöyküsünde şunları yazdı:
“[Viyana] Çevresinde tümümüz toplumsal ve politik ilerlemeye güçlü bir ilgi duyuyorduk. Çoğumuz, benim kendim de aralarında olmak üzere, sosyalist idi" (alıntılar: Reich, Soğuk Savaş Bilim Felsefesini Nasıl Dönüştürdü, 2005).
Philipp Frank'ın yazılarında sık sık dönemin tarihsel materyalist tonu onu bir fizikçi olmaktan çok bir Marxist yazar gibi gösterir. Ve Çevrenin Manifestosu sert bir politik bir bildirge tonunda yazılmıştır. |
|
Kızıl Viyana'da doğan ve şekillenmeye başlayan Çevre aşağı yukarı Marxist dünya devriminin akademik bileşeni olma rolüne aday gibiydi. Ama 1930'larda Nazilerin politik erki ele geçirmeleri ve Avusturya'yı ilhak etmeleri Hollanda'ya yerleşmeyi seçen Otto Neurath dışında grubun bütününü ABD'ye göç etmek zorunda bıraktı. Bir örgüt gibi davranan Çevre yeni ülkesinde kollektivist ve enternasyonalist politik etkinliğini sürdürdü.
Nazizmin yenilmesinden sonra dost ve bağlaşık SSCB II. Dünya Savaşı biter bitmez ABD'nin varoluşu için gözdağı olunca çok şey değişti. ABD'de anti-komünizm ve McCarthyizm döneminde kültür kendini kızıl ve pembe olan herşeyden temizlemeye girişti. Viyana Çevresinin üyeleri de FBI tarafından çok yakından izlenenler arasında idi. Bilimin Birliği devimi için politika tehlikeli ve bir süre sonra olanaksız oldu. 1940'ların sonlarında ve '50'lerde Viyana Çevresinden arta kalan herşey apolitik idi. Öyle görünür ki bu depolitizasyon yalnızca Soğuk Savaşın yarattığı yılgıya bağlı değildir. Pozitivizm bilimin "değer"den özgür olmasını istiyor ve politikayı bir "değerler" sorunu olarak görüyordu. Herşey bir yana, politika kendisi bir değer olmasa da değerler üzerinde yaptırım etmeni idi. Depolitizasyon Çevrenin bilimselci karakteri ile uyuşmayacak bir konu değildi. Reichenbach ve Carnap hemen RAND Corporation'a katıldılar. |
Bilimsel Dünya-Görüşü:Viyana Çevresi |
Wissenschaftliche Weltauffassung: Der Wiener Kreis |
The Scientific Conception of the World: The Vienna Circle |
Böylece örneğin ekonomik ve toplumsal ilişkilerin yeniden düzenlenmesine, insanlığın birleşmesine, okulun ve eğitimin reformuna doğru çabalar tümü de bilimsel dünya-görüşü ile bir iç bağlantıyı gösterir; öyle görünür ki bu çabalar Çevrenin üyeleri tarafından onaylanmakta, duygudaşlık ile karşılanmakta ve kimileri tarafından giderek etkin olarak ilerletilmektedir. |
So zeigen zum Beispiel die Bestrebungen zur Neugestaltung der wirtschaftlichen und gesellschaftlichen Verhältnisse, zur Vereinigung der Menschheit, zur Erneuerung der Schule und der Erziehung einen inneren Zusammenhang mit der wissenschaftlichen Weltauffassung; es zeigt sich, daß diese Bestrebungen von den Mitgliedern des Kreises bejaht, mit Sympathie betrachtet, von einigen auch tatkräftig gefördert werden. |
For instance, endeavours toward a new organization of economic and social relations, toward the unification of mankind, toward a reform of school and education, all show an inner link with the scientific world-conception; it appears that these endeavours are welcomed and regarded with sympathy by the members of the Circle, some of whom indeed actively further them. |
|
Anti-Komünist etkinlikler ve onlara karşı entellektüel tepkiler |
Rudolf Carnap; FBI; Hoover |
"Başka birçok entellektüel ile birlikte, Carnap Julius ve Ethel Rosenberg’e merhametten yana olduğunu bildirmişti. Başkalarının bildirimlerinin yanında, Carnap kendi bildirimini yayımlamıştı: “Hükmün ağırlığının verilmiş olması olası gerçek hasar ile oransız olduğunu duyumsuyorum.” Soğuk Savaş anti-komünizminin Manikhean metafiziğinde, Rosenbergler ile duygudaşlık anlatan böyle bir mesajın yayımlanması Carnap’ın aslında etkin bir komünist olabileceğinin kanıtı olarak sayıldı." (REISCH, s. 227)
FBI; Carnap (LINK)
"Erken 1950’lerde Komünist gazete Daily Worker’da Rudolf Carnap’ı olayların ya da hükümet memurlarına barış çağrısında bulunan açık mektupların bir sponsoru olarak listeleyen çok sayıda makaleden biri. Bu durumda, Sanatlar, Bilimler ve Meslekler Ulusal Konseyinin sponsorluğunu yaptığı “Barış İçin Bir Çağrı”yı destekleyen ve askeri gerilimleri azaltmak için uluslararası görüşmeler için çağrıda bulunan 2.000 kişilik bir listede Carnap’ın adı üçüncü sıradadır." (REISCH, s. 281) |
|
Carnap’ı ilk kez 1930’ların başlarında Prag’da gördüğünü ileri süren biri “öznenin ‘%99 skolastik sorunlar ile ilgilendiğini ve politikanın herhangi bir türü ile pek bir ilgisinin olmadığını’” söyledi. Bununla birlikte, Carnap’ın Daily Worker’ın sayfalarında desteklediği birçok dava karşısında, bildirim açıkça yanlış ve belki de bile bile yanıltıcı görünmüş olabilir.
Rudolf Carnap ve Philipp Frank potansiyel komünist ajanlar olarak FBI tarafından soruşturuluyordu.
Rudolf Carnap Soruşturması
Hoover’a “CARNAP payına onun Güvenlik İndeksine katılmasına değecek hiçbir etkinliğin olmadığını söyledi.
Carnap’ın adı solcu davaların, organizasyonların ya da bireylerin kamu önünde destekleyicisi ya da resmi bir sponsoru olarak görünüyordu. Rapor bu kamusal imzalardan onunun komünist Daily Worker’ da göründüğünü açıkça belirtti.
Hoover aşağı yukarı ikna oldu. CIA müdürüne Frank’ın bilinen bir yıkıcı (Malisoff) ve kuşkulu bir yıkıcı (Shapley) ile yakın ilişkideki biri olduğunu ve bilinen komünist paravan gruplara katıldığını bildirdi.
|
"Soruşturmalar başlayınca, ülkedeki çeşitli ofisler devreye girdi. Bunların arasında Hoover’ın ofisi ve ayrıca Washington, D.C., Newark, Chicago ve Indianapolis’teki bölge ofisleri de bulunuyordu. Ek olarak, Carnap UCLA’da tam o sırada bir görev aldığı için, soruşturmanın bütün denetimi Los Angeles ofisine verildi. Bu ofislerin hemen hemen tümünde, 16 Eylül 1954 tarihi FBI’da Rudolf Carnap günü olarak adlandırılabilirdi. Telaş içinde birbirlerine kısa notlar gönderip duran ajanlar potansiyel bir yıkıcı olarak bir Carnap tablosu oluşturmak için bildiklerini paylaştılar. Newark ofisi Hoover’a Carnap’ın enstitüde kalışı sırasındaki kötü sağlığı konusunda ek bir bilgi gönderdi (ve bu ek bilginin karbon kopyaları Chicago ve Los Angeles’a da gönderildi); New York ofisi Carnap’ın Harlow Shapley ile birlikte göründüğünü rapor etti (bir yemekli toplantıda); ve Chicago ofisi Carnap’ın MIT matematikçisi Dirk Struik’in savunma komitesine beş dolar bağışta bulunduğunu duyurdu (Struik 1951’de anti-komünist McCarran Yasası altında suçlanmıştı). Chicago ayrıca Carnap’ın 1948 seçimlerinde Wallace’ı ve İlerici Partiyi desteklediğini de belgeledi.
Carnap’ın desteklediği etkinlikler ve davalar ile ilgili FBI listesi ülke üzerindeki bu bilgi trafiği nedeniyle uzadı ve daha ayrıntılı oldu. 1949’da başlayarak, Carnap’ın adı Uluslararası İşçiler Düzeni/International Workers Order adına iki kamu bildiriminde göründü (kısa bir bilirkişi raporunu ve IWO’nun kovuşturmaya uğradığı New York Eyaletinin valisi Thomas Dewey’e açık bir mektubu imzalayan biri olarak). Anti-komünist McCarran Yasasına karşı Daily Worker’ da iki kez ve New York Herald Tribune’ de bir kez göründü. Carnap ayrıca Daily Worker’ da Yabancı Doğumluların Korunması İçin Amerikan Komitesini destekledi ve ülke dışına çıkarılanları desteklemek üzere Genel Savcıya gönderilen açık bir telgrafa imza attı. Carnap Çin Halk Cumhuriyeti’nin resmi olarak tanınması için de çağrıda bulundu ve Amerikan Barış Kampanyasını desteklemek üzere beş kez adını verdi. Anti-komünistler tarafından Moskova’nın “barış saldırısı” olarak sözü edilen (ve Amerikalıları pasifize ederek bir Sovyet ele geçirme eylemini kolaylaştırmak için tasarlandığı ileri sürülen) kampanya çeşitli konferanslardan ve uluslararası barışı, silahsızlanmayı, Kore’deki gerilimlerin askeri olmayan yollardan ele alınmasını ve ayrıca bu davaları tanıtmayı isteyen yurttaşlar için özgür-konuşma haklarını desteklemek için mektup-yazma eylemlerinden oluşuyordu. (REISCH, s. 278-79.) |
“Korku iklimi,” “Baskı atmosferi” —
İnsan haklarının açık çiğnenmesi olarak İdeoloji propaganda, baskı, yalan, zulüm aygıtları üzerine dayanır. Bunlar boşa çıktığında, İdeoloji en sonunda kendini Teröre indirger. Ve özgür modern dünyada Demokrasi İdeoloji ile yasa egemenliği düzleminde çarpışır.
Sıcak Savaşın hemen ardından gelen Soğuk Savaş Amerika Birleşik Devletleri'nin Sovyetler Birliği'ni bağlaşık olarak ve Stalin'i "Uncle Stalin" olarak gören pragmatizminin bedeli oldu. Aynı pragmatizm bu kez Nazi artıkları ile işbirliğine girişti. |
"1952 yazında [Philipp Frank ile ilgili] bir söylenti J. Edgar Hoover’ın masasından geçti. Hoover onu yeterince endişelendirici buldu ve Pentagon’un ulusal güvenlik şefine şunları yazdı:
"adı yazılı bireyin [Frank] yüksek düzey Komünist Partisi etkinlikleri örgütleme amacıyla Birleşik Devletler’e geldiği ileri sürülmüştür. Kaynağın güvenilirliği açısından değerlendirilemediği bildirildi ve kişinin Birleşik Devletler’e ziyaretinin tarihinden söz edilmedi.
Yaklaşık üç hafta içinde, Frank’ın bu kuşkulu tablosu dağılmaya başladı. Boston ajanları Harvard tarafından rapor edilen tarihlerin doğru olmadığını ve Frank’ın yalnızca 1938’den bu yana ülkede olduğunu öğrendiler. Ek olarak, Frank’ın meslektaşları ve önceki komünistler ile yapılan görüşmeler hiçbir sonuç vermedi. Frank’ı tanıyanlar komünizme ya da Moskova’ya tutkun olmadığından emindiler." (REISCH, s. 274-7.) |
|
|