Kültürel Görecilik
Kültürel görelilik kültürlere dışarıdan verilen bir ilişki biçimi değil, ama kültürlerin kendilerine özünlü türlülüğün bir anlatımıdır. Tarihsel gelişim süreçlerinin eşitsizliği nedeniyle kültürel eşitsizlikler kaçınılmazdır. Tarihin kendisi henüz postmodern entellektüellerin öğüdünü dinlemeye gerek duymayacak denli çok-kültürlüdür. Tersine, postmodern kültürel görelilik ya da kültürel çoğulculuk kavramları kültürlerin varolan türlülüğünden esinlenir. "Türlülük" kavramı postmodern bilincin en gözde kavramıdır. Onun için usun, saltığın, gerçeğin totaliterliğinden özgürlüğün göstergesidir.
Kültürel görecilik salt göreciliği savunduğu için herşeyden önce kendi göreliliğinde diretmelidir. Kendini "geçerli" olarak ileri sürmesi için hiçbir saltık ölçüt yoktur.
Kültürel görelilik sorunu bir yeme içme, giyinme, dil kullanımı, hangi müziğin dinleneceği vb. gibi konular ile ilgili değildir. Kültürel görelilik sorunu politik yapılar, duyunç özgürlüğü, evrensel insan hakları gibi birincil olarak etik sorunlar ile, insanın gerçek iyiliğini, mutluluğunu, gönencini ilgilendiren konular ile ilgilidir. Postmodernizm bu kavramların hiç birinin saltık olmadığını ileri sürer.

|
|
Kültürel görecilik bakış açısı kültürel göreliliğin mimarı olmasa da, kültürlerin varolan çoğulluğunu doğrulamaya hizmet eder. Kültürler henüz insan gelişmesinin çeşitli düzeylerde gerilik ya da ilerilik gösteren evreleri içinde oldukları için, başka bir deyişle henüz yeterince gelişmedikleri ve salt bu nedenle gelişme süreçlerinde oldukları için, doğallıkla bir türlülük ya da çoğulculuk tablosu sergilerler. Değişik gelişme basamaklarında olan kültürler her biri kendileri için saltık olan kültürel değerlere anlatım verdikleri için türlülük gösterirler. Modern yurttaş toplumlarının, modern ulus-devletlerin türdeşliği ile karşıtlık içinde, ön-modern kültürler bir ayrışıklık, bir türlülük içindedirler. Ve kültürün tutucu doğası onu kendini saltık olarak görmeye iter.
Kültürel değer göreli olduğu için geçici değerdir, sözcüğün gerçek anlamında bir değer bile değildir. Değer kavramının görelilik ile geçimsizliği bir yana, kültürel değer henüz yeterince gelişmemiş bir duyuncun, yeterince gelişmemiş bir estetik duyarlığın, yeterince gelişmemiş bir entellektüel kavrayışın değeridir.
Bu nedenle kültürel göreciliğin özsel olarak evrensel olması gereken moral değerleri, yine benzer olarak evrensel insan haklarına uygunluklarında evrensel olmaları gereken yasal belirlenimleri vb. ortadan kaldırdığı yakınmasında ancak göreli, ancak önemsiz bir geçerlik vardır. Kültürel göreciliğin bakış açısına göre herşey geçerlidir — en kötü, en çirkin, en ahlaksız olan diye birşey yoktur. Postmodern estetik duyarsızlık ya da estetik görelilik kültürlerin ve bireylerin kendi estetik gelişim düzeylerindeki geriliklerin bir onaylanmasıdır, onların yaratılması değil. İyinin ve kötünün göreliliği ve sonuçta ahlaksal gerilik postmodern entellektüelin propagandasının başarısı değil ama henüz büyükçe bir bölümü aşağı yukarı ilkel yaşam koşullarında olan dünya kültürlerinin kendilerinin iyilerinin ve kötülerinin göreliliklerinin bir anlatımıdır. Postmodern bakış açısından herşey geçerli, ve tek birşey geçersizdir — saltık bakış açısı.
Saltık bakış açısının sakıncası saltık olmayanın, gerçekten değer olmayın değer olarak ileri sürülmesidir. Örneğin tikel bir ulusun, tikel bir inancın, tikel bir ırkın, tikel bir ideolojinin saltıklaştırlması kuramda olduğu gibi realitede de geri kalanların hiçe sayılması demektir ve fanatizme döndükleri ve insan bilinçlerini tam olarak yakaladıkları zaman bu göreli saltıklar dehşet verici sonuçlara, olumsuzladıkları kültürlerin reel olarak yok edilmesine götürür — Nazizmin, Bolşevizmin kitle kıyımları, Hinduların bir milyon Müslümanı kitle kıyımından geçirmeleri, Ruanda'da, Balkanlar'da ve başka pekçok yerde yaşanan kitle kıyımları gibi. .
Kültürel göreliliğin kendisinin kültürel saltıkçılığı içermesi, göreli kültürlerin kendilerini saltık olarak ileri sürmeleri hiçbir sonlu kültürün sonluluğunu kabul etmemesi ve tüm geriliği ve tikelliği içinde sonsuza dek varolma hakkını ileri sürmesine bağlıdır.
Kültürel görecilik hoşgörüyü savunur. Örneğin İngilizler İngiltere'de Müslüman ailelerde kocanın karısına şiddet uygulamasını kültürel bir sorun olarak görür ve duruma karışmazlar. Örneğin yine İngilizler Hindistan'da “Sati” geleneğinin uygulanmasını önlemeye çalışmış olsalar da, Kast dizgesinin insanlık dışı başka pekçok uygulamasını hoşgörü ile karşılamışlardır.
Herşeye karşın, bir kültürün başka kültürlere gösterdiği hoşgörü gerçekte yalnızca o kültürlerin örtük reddedilişinin belirtik anlatımıdır. Hoşgörü gerçekte hoşgörüsüzlükten başka birşey değildir. Bu reddediş sık sık nefrete dek varır ve nefretin bastırılması olanaksız olunca açık yokediciliğe dönüşür.
Kültürel görecilik insanlık sorunlarının çözümünü değil ama dondurulmasını doğrular. Gene de kültürel görecilik gerçekte işlemeyen bir bakış açısıdır, çünkü tüm evrensel ya da saltık standartların yokluğunda kültürlerin kendilerinin varoluş zeminlerinin çökecektir. Kültürler göreli değerlerine saltık değerler olarak sarılmada direttikleri sürece varlıklarını sürdürebilirler.
Kültürel görecilik savunucularını kendileri kültürel saltıkçılar olarak davranır ve kendileri ile tutarlı olamazlar. Ama bu saltıkçılıklarını gerçek olan üzerine değil, tam tersine yanlış, kötü, çirkin olan üzerine dayandırırlar. Akladıkları kültürler gerçekte değersiz ve geçici olanlardır, ve reddettikleri ise özellikle gerçekten değerli ve ideal olandır ve gerçek ve ideal olduğu için reddedilir.
Kültürel görecilik "insan herşeyin ölçüsüdür" diyen antik sofizmden "insan"ın yerine "kültür" terimini geçirmesinde ayrılır: "Kültür herşeyin ölçüsüdür." Bu bakış açısında moral bir pusula yoktur. Pusula kuzeyi gösterdiği için pusuladır. Kültürel görecilik bakış açısından tüm pusulalar Kuzeyi gösterir. Ama bu hiçbir pusulanın Kuzeyi göstermemesi demektir. Her yön eşit ölçüde Kuzeydir.

|
|
Kültürel görecilik hiçbir kültürün başkasından daha yüksek, daha üstün ya da daha iyi olmadığını, çünkü bir ölçüt olarak hizmet edebilecek kültürel bir idealin, saltık kültürün olmadığını savunur. Ahlaksal, yasal, politik normlar arasında tam bir değer eşitliği olduğunu kabul eder. Ona göre tüm kültürel inançlar eşit ölçüde geçerlidir ve doğruluk, hak, ahlak görelidir. Dinsel, etik ya da estetik değerler bireye ya da bireysel kültüre göre belirlenir. Görecilik en usdışı olan şeyleri, en çirkin, en ahlaksız, en kötü, en haksız olan şeyleri kabul etmeyi kolaylaştırır. Gerçekte normal olarak insan Nazizmi, Bolşevizmi, çirkini, sapıklığı, şiddeti, hırsızlığı, yanlışı, genel olarak kötülüğü kabul etmez. Ama kültürel görecilik bakış açısından bu usdışı ıvır zıvırı yadsımanın bir ölçütü ve olanağı yoktur, çünkü saltık iyilik ve kötülük vb. yoktur.
Etiğin evrensel olması ölçüsünde, kültürel görecilik etik-dışıdır. Kültürel görecilik için çirkin ve güzel de görelidir, çünkü bir güzellik ideali yoktur, Picasso'nun özellikle çirkine anlatım verdiği yerlerde bile yapıtları pekala güzel bulunabilir. Giderek bu bakış açısından bilim bile görelidir, çünkü — Thomas Kuhn, Michel Foucault gibi yazarların keşfettikleri gibi — bilimsel kavramların kendileri tarihsel, toplumsal, kültürel kurgulardır. Kavramlar nesnel bir gerçeklik taşımazlar, çünkü yalnızca bireysel öznenin kurguları olarak varolurlar, yani gerçekte yokturlar.
Evrensel insan hakları kavramı saltıktır ve kültürel görecilik ile çelişir, çünkü evrensel insanın hakları olarak herhangi bir yerellik tarafından yadsınmaları haksızlık anlamına gelir. Ama kültürel görelilik konumunda, haksızlık da göreli olmak zorundadır. Nesnel ya da evrensel standartları yadsıyan bir yasal dizge hakkın kendisini yadsır. Ama kültürel görecilik bakış açısından haksızlık görelidir.
Kültürel görelilik yalnızca bugün değil, bütün bir tarih boyunca insanlığın olağan, geri, gelişmemiş durumudur. Kültürler gerçekte gelişme sürecinde olan dinamik yapılardır, her biri eşitsiz gelişim düzlemindedir, ve başkalarında yalnızca kendi olumsuzlanmalarını görürler. Ama şansları olumsuzlanmalarını kendilerinin yerine getirmek zorunda olmalarında yatar. Bu olumsuzlamalarnın anlatımı olarak küreselleşme kültürel-çoğulculuğun göreli gerçekliklerini insanlığın saltık gerçekliği ile değiştirmekte olan, tüm tikellikleri evrenselleri ile uyum içine getirmekte olan bir süreçtir. Ereği tamamlanmış kültür olarak evrensel uygarlıktır. İnsanlık gerçek değerini ancak o zaman, ancak sonlu dünyasına gerçek şeklini verdiği zaman kazanabilir.
|